Ayşe’nin Venedik günlüğü

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala



Her insana merhaba! Bu kez Venedik’e geldim. Buraya, İtalya’da bir düğün ve çağrı markası olan Atelier Rustico’nun davetlisi olarak geldim ve Serap Mumcu Geronazzo ile beraber, San Marco Meydanı’ndan başlayarak tüm şehri derinlemesine gezdik.

Venedik’te, eskiden tüccarların konakladığı hanlardan birine gittik. Burası, günümüzde organizasyonlar için kullanılan bir yermiş. Hemen sonra, başka hiçbir yerde göremeyeceğimiz, Venedik’e özgü olan adım atma yerlerinden geçtik. Venedik, her yerinde kanallar olan bir yer ve insanların burada yürüyebilmesi için, o kanalların üzerini kimi zaman köprülerle desteklemek gerekiyor. Her yer film karesi gibiydi!

Venedik’te Villa Benzon

Villa Benzon’a gittik. Burası, 1750’li yılından beri mevcud bir bina ve eskiden bir Pazar alanı olarak kullanılıyormuş. Burada, Osmanlı ile de fazlaca fazla tecim yapılmış. Çoğu zaman baharatların, ipeklerin ve cam malzemelerin satılmış olduğu bir yermiş.

Burası, 1850’li yıllara kadar Benzon Ailesi’nin mülküymüş ve burada bulunan resimler de zamanında onlar tarafınca yaptırılmış. Buranın son sahibi de oldukça meşhur bir isim olan Marina Quarini Benzon’muş.

Venedik Cumhuriyeti’nin yıkılışına, 1797’ye kadar burada yaşamış. Oldukça güzel bir kadınmış ve burada mükemmel partiler verirmiş. 1800’lerde Chateaubriand buraya gelmiş ve buradaki partilerin, Paris’tekilerden daha iyi bulunduğunu yazmış. Lord Byron buraya gelmiş, Marina ile mektuplaşırmış. Buraya ve Marina’ya aşıkmış.

Venedik Sokakları ve San Marco Meydanı

Gondollar ve gondolcular, Venedik’in en güzel sembollerinden. Onların kalktığı yere gittik. Buradaki mimari ve zamanı yapıları gördük. Gezdik, keşfettik, öğrendik. San Marco Meydanı’na çıktık. Burası, dünyanın en güzel meydanı, en azından Napolyon o şekilde söylemiş.

Burada, “Torre dell Orologio” adlı saat kulesini gördük. Tepesinde iki tane adam var ve renklerinden dolayı İtalyanca “esmer” denilmiş. Ellerindeki çekiçle her saat başı çana vururlarmış.

Meydanda yürürken, Venedik’in en zamanı ve kahvenin bu şehirde ilk kere içildiği yer olan Cafe Florian’a gittik. Zamanının tüm sanatçılarının geldiği yer olan Caffe Quadri de buradaymış.

O zamanlar, birbiriyle kavgalı olan edebiyatçı ve sanatçıların yarısı Caffe Florian’ı yarısı da Caffe Quadri’yi tercih ederlermiş. Biz, Venedik’te daha eski olan Cafe Florian’a gittik. İçeride görkemli tatlılar ve büyüleyici bir dekorasyonla karşılaştık.

Venedik sokaklarında yürümeye ve tarihe seyahat hayata geçirmeye devam ettik. Hemen sonra, teknemize bindik ve havalimanına doğru yola çıktık. Rüya şeklinde bir şehirden, esrarengiz bir atmosferden kopup gitmek birazcık zor olsa da, Venedik’i hakkaten fazlaca sevdim. Hakkaten fazlaca güzel bir havası var. Genel anlamda, Avrupa kültürü ve Avrupa insanı birazcık daha değişik fakat Venedik’in insanları daha sıcak kanlı.

Venedik’te gezdiğimiz, gördüğümüz bölgeler, zamanı yapılar ve fazlaca daha fazlası için detaylar Vlog’umda!

www.aysetolga.com

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
cool
Cool
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Viyana Blog - Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!