İnsanlar konuşmadıkları anlarda bile devamlı olarak duygularına dair enerjiler yayarlar. Başkalarının duygusal gövde dili, duygusal bulaşma süreci kanalıyla bir kişinin duygularını hakkaten etkileyebilir.
Duygusal bulaşıcılık, kalabalıkların ansızın mutlu, mutsuz, öfkeli, acıklı hissetmesine sebep olabilir.
Mesela; başkalarıyla beraber gülünç ya da hüzünlü bir film izlediğimizde, aynı filmi tek başımıza izlemekten daha yoğun duygular hissediyoruz. Bu durum duygusal bulaşmadan doğar.
Yüzlerimiz, seslerimiz ve bedenlerimiz devamlı olarak hissettiğimiz duygularla ilgili frekanslar yayar. Bir gülümseme ya da kıkırdama, mutluluğun belirgin bir işaretidir. Sadece bazı duygu durumları daha derindir ve bir çok vakit bilgili olarak başkaları tarafınca algılanamaz. Mutsuz bir şahıs suratı asık olmasa da omuzlarının düşük oluşu, ses tonu ve konuşma hızı ile bunu karşı tarafa yansıtır. Karşı taraf durumun kimi zaman bilincinde olamayabilir. Bu sebeple üzüntü hissi ona yapışır ve şahıs kendini sebepsiz yere mutsuz hissetmeye başlayabilir.
Bu duygusal bulaşma süreci ile ilgili olarak bir gözlem yapılmış oldu. Katılımcılar, üç kişilik gruplar halinde gelen bir psikoloji deneyi için işe alındı. Birkaç hafta ilkin, iştirakçilerin her birinin sözel olmayan duygusal ipuçlarını gösterme kabiliyetleri doğrusu duygusal dışavurumları ölçüldü. Her grubun yüksek düzeyde dışavurumcu bir kişi olması ve iki grubun duygusal dışavurumculuk açısından orta ila düşük dereceli olmasını sağlandı. Katılımcılar geldiklerinde duygusal durumlarını ölçen ruh hali ölçeklerini doldurdular. Ondan sonra onlara bazı gecikmeler yaşandığı söylendi ve katılımcılar bir bekleme alanına koyuldu. Bekleme alanında, birbirine bakan bir daire şeklinde düzenlenmiş üç masa vardı. Gözlem odası hazırlanırken onlara sükunet içinde oturmaları ve birbirleriyle konuşmamaları söylendi. Bir tek üç dakika sonrasında, ruh hali ölçeklerini yeniden doldurmaları sağlandı ve gözlem onları şaşırtarak sonlandı.
Gözlem sonunda şu tespit edildi: Kendini ifade eden bireyler – gövde dilinin duygu işaretlerinin iyi “göndericileri” – çeşitli ruh hallerinde geldiler. Bazıları iyimserdi, ötekiler gözlem hakkında birazcık endişeliydi ve bazıları oldukca sıkıldıklarını belirtti. Ondan sonra öteki iki kişinin ruh hali ölçekler incelendi. Kendini ifade etmeyen iştirakçilerin duygularının, vakit içinde, kendilerini ifade eden grup üyesinin yaşamış olduğu duygularla tutarlı olmak için birleştiği bulunmuş oldu. Kısacası, dışavurumcu şahıs diğerlerinin ruh hallerine “bulaşabiliyordu”.
Bu duygusal bulaşma süreci, ilk olarak bir asırdan fazla bir süre ilkin, bazı kalabalıkların niçin ansızın şiddetli yada korkulu hale gelebileceğini ve tüm kalabalığın etkilenmeye başladığını daha iyi idrak etmek için kritik edilmeye başlandı. Meydana getirilen çalışmalarda kalabalık grupların birbirlerini tahmin edilenden daha çok etkilediği görüldü.
Bu durumu kendi hayatınızda da fark edebilirsiniz. Bir meslektaş yada mühim bir şahıs belirli bir ruh halindedir – iyimser yada moralsiz – ve bu bizi etkisinde bırakır. Ya da bir toplantıdayken ansızın toplantının duygusal tonu değiştiğinde hepimiz bunu hissetmeye adım atar.
Bu yüzden, duygusal bulaşma sürecini günlük hayatta da dikkate almak önemlidir. Birden bire kendinizi fena hissettiğiniz anlamış olur ya da ortamlar olduğunda bu tarz şeyleri önemseyin. İlla ki sözlü bir kontakt olmak zorunda değil. Karşıdaki kişinin duyguları direkt olarak size bulaşıyor olabilir. Bu da sizi mutlu bigün geçirirken ansızın mutsuz edebilir. Bu şekilde durumlarda duygunun size ilişkin olmadığının bilincinde olmak ve kendi içsel duygunuza odaklanmak ve eğer mümkünse görüşmeyi sonlandırmak sizin için yararlı olacaktır.
Keyifli ve enerji dolu bigün dilerim.
Dr. Yasemin GEÇERLER
www.aysetolga.com
