İstanbul’a gitmek için o denli oldukca bahane çıkıyor ki. Kimi süre tesadüfler kimi süre ise şansımın yaver gitmesiyle kendimi birkaç hafta arayla İstanbul sokaklarında dolaşırken buluyorum.
Sınavlar, sıcaklar, aile ve günlük rutinlerin bunalttığı bir dönemde çalan telefon gene beni İstanbul’a yönlendirdi. İstanbul’a gideceğimi öğrendiğim gün günlerden Çarşamba idi. Cuma günü öğlen İstanbul’da olmam gerekiyordu. Seve seve kabul ettiğim İstanbul seyahatimde her seferinde olduğu şeklinde İstanbul bana gene yeni bir şeyler öğretecekti.
***
İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda süregelen yolculuğum 45 dakika sonrasında İstanbul Mustafa Kemal Atatürk Havalimanı’nda sonlandı. İstanbul sokakları beni bekliyordu.
Havaş’ın otobüsüne bindiğim şeklinde kendimi Bölme’e attım.
Bölme, İstiklal ve Beyoğlu sokaklarının havasını ciğerlerime çektikten sonrasında arkadaşımın evine giderek günü dinlenerek geçirmeye karar verdim.
Ertesi gün eğitimim vardı, bu yüzden ne olursa olsun dinlenmem gerekiyordu.
Sadece dinlenme isteğim bir tek bir fikirden ibaret kaldı. Arkadaşların yoğun baskısına boyun eğerek Beyoğlu eğlence mekânlarında kendimizi bulduk. Uykunun gözümden akmış olduğu anlamış olur vücuduma baskı halletmeye başladığında eve dönerek sabahı uyuyarak karşıladım.
***
Sabahın ilk saatleri ile beraber eğitime geç kalmama adına erkenden kalkarak hazırlanamaya koyuldum.
İstikametim Fındıkzade!
Fındıkzade’ye daha ilkin birkaç kez gelmiştim. Fatih ilçesine bağlı bir semt olan Fındıkzade Fatih’in genel izlenimine gore daha modern görüntüler sergiliyor gözümde. Elimde not kâğıdına yazmış olduğum adrese ilerlerken güneşin kavurucu sıcağından etkilenmeye başlıyorum.
SARNIÇ’TAN SEBZE HALİ’NE
TEGV Gökyüzü ve Aydın Doğan Eğitim Parkı tabelasını görmemle birlikte adresi bulduğum için mutlu oluyorum.
Sadece gözlerime inanamadığım bir nokta var. TEGV İzmir Çiğli Eğitim Parkı’nda gönüllülük meydana getiren ben bu eğitim parkını görünce kıskanmadan edemiyorum. Alabildiğince büyük bir çukur içinde bolca ağaçlı, birbirinden bağımsız binalar evlatları bekliyor.
Hakikaten oldukca garip bir görüntüye haiz bir yer burası.
Fındıkzade’nin arkalarında kalan bu semtin adı Çukurbostan’mış…
Bizans İmparatorluğu döneminde şehre su sağlamak için hazırlanan bu devasa krater şeklindeki çukur su sarnıçları ile çevrilmiş.
Bu sarnıçlar İstanbul’un fethinden sonrasında önemini yitirmiş ve 80’li seneler Türkiye’sine gelene dek yeşillik bir alan olarak kalmış. Zaman içinde bağ, bahçe ve bostan olarak kullanıldığından adı Çukurbostan olarak anılmış.
Fazlaca daha yakınlarda ise evlatların futbol maçlarını yapmış olduğu, kimsesiz ayyaşların içkilerini yudumladığı ve zaman içinde gecekondulaşan bir alan haline gelmiş. Mahalleli mezbelelik bu alandan şikâyet etmeye başlamış.
Bunca uzun yıllara direnen tek şey ise zamanı su sarnıçları olmuş. Yol seviyesinin oldukça altında kalan alanı çevreleyen zamanı duvarlar halen görülebilir durumda ve ayakta.
80’li yılların başlangıcında Sebze Hali yapılması amacıyla gecekondulardan temizlenerek dükkânlar yapılmış. Dükkânlar beklenen ilgiyi görmeyince planlanan proje başarıya ulaşmış olmamış. Halk pazarı olarak da denenmiş sadece bu da tutmayınca alan atıl halde bekletilmiş.
ÇUKURBOSTAN’A TEGV’İN SİHİRLİ ELLERİ DEĞİYOR
20 Nisan 1996 tarihinde Çukurbostan’da oluşturulan TEGV Fındıkzade Eğitim Parkı Çukurbostan’ın kaderini ve çehresini değiştirmiş. Çevrede yaşayan evlatların okul ve evlerinden sonrasında uğradıkları mekân haline gelen eğitim parkı sağlamış olduğu imkânlarla küçüklere büyük destek olmuş.
Eğitim parkına adımımı attığım ilk andan itibaren görüntü karşısında hayrete düşmeye devam ettim. Tamam, TEGV’e gelen tüm çocuklar şanslıydı fakat buraya gelenler bir kat daha talihli bence.
abah sporunu yapmak isteyen mahalleli de eğitim parkının çevresinde yürüyüş yapıyor. Çocuklarını etkinliklere getiren veliler ise kahvaltı telaşındalar.
96 senesinde açıldığı ilk günlerde adı “Fındıkzade” olan Eğitim Parkı, 2008 senesinde Aydın Doğan’ın 10 senelik işletme giderlerini karşılaması ile beraber baştan aşağıya yenilenerek “TEGV Gökyüzü ve Aydın Doğan Eğitim Parkı” adını almış.
Eğitim süresince sık sık nefes alarak bahçesinde yürüdüğüm eğitim parkını bence tüm İstanbulluların ziyaret edip görmesi lüzumlu…