Sakız’dan Selanik’e deniz yolculuğu…

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sakız Adası’ndaki üç günün peşinden dördüncü günümüz adaya veda anlamı taşıyordu. Yeni durağımız uzun bir yolculuğun peşinden Selanik olacaktı. Tüm eşyalarımızı topladıktan sonrasında sıcağın ortasında adanın dar sokaklarında bavullarımızla limana doğru yürümeye başladık. Sıcaktan sokaklar bomboştu. Yunanistan seyahatimin ikinci durağı olacak “Makedonya” coğrafi bölgesinin en büyük kenti Selanik benim için değişik anlamları barındırıyordu. Anne tarafımın seneler ilkin Selanik’ten Türkiye’ye göç etmiş olması ve Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yeri ve doğduğu evin Selanik’te bulunması mühim ayrıntılardı.

   

Sakız Limanı’nın yurt içi seyahatlerinin yapıldığı kısmında gemiyi bekleyen yolcularla birlikte oturmuş sıcakta nefes almaya çalışıyorduk. Bizimle birlikte bekleyen yolcular içinde Balkanlarda yaşayan Türklerin bulunduğunu idrak etmek mümkündü. Gerek giyim gerekse konuşmalarıyla Selanik üstünden yaşadıkları bölgelere dönecekleri belliydi. Acayip Türkçelerini duymak bile insanoğlunun yurtdışında diline olan özlemini anlatmaya yeterdi.

Yarım saatlik bekleyişin peşinden vapur büyük bir gürültüyle limana yanaştı, içinden tırlar, otomobiller ve ellerinde eşyaları olan insanoğlu adaya indi. Ayrıca üstünde denizci giysisi olan gençten biri elinde bir defterle aşağıya kadar inip liman yetkilerine elindeki defteri imzalattı.

Gemiden inişlerin bitmesiyle birlikte bizlere işaret verildi. Üç kattan oluşan ve oldukça heybetli olan bu geminin giriş kısmında tırlar ve otomobiller, ikinci katında kapalı kamaralar ve üçüncü katında kafe ve özgür oturma alanları vardı. Elimizdeki büyük parça bavulları kapalı bir alana bıraktıktan sonrasında; sınırı olan paramızla aldığımız biletimiz gereği en üst kata gidip kendimize özgür oturma alanlarından birini seçtik. Kapalı ve kişiye hususi kamaralar bizlerin bütçesine pek uygun olmadığından ortalama 17 saat sürecek Selanik yolculuğumuzda koltuklar üstünde gezi edecektik.

Hayatımın ilk uzun vapur yolculuğu Sakız Limanı’ndan Selanik’e doğru başlamıştı. Sakız’a veda ederken adaya uzun uzun bakma fırsatı buldum. 15 dakika içinde geride bıraktığımız adada yaşadıklarımızı unutmak mümkün değildi. Uzun yolculuklardan nefret eden ben 17 saatin iyi mi geçeceğini kara kara düşünüyordum. Arkadaşımı eşyalarımıza bakmak suretiyle nöbetçi bıraktıktan sonrasında vapur içinde keşfedilebilecek bölgeleri araştırmaya koyuldum. Vapur hızından dolayı hareket halindeyken açık havaya çıkmak yasaktı. Şundan dolayı denize savrulmak mümkündü. Kamaraların olduğu bölgelere kadar gidip iki değişik kafeyi de dolaştıktan sonrasında başa dönmüştüm. Bu kadar büyük bir geminin içinde dolaşılabilecek alan oldukça sınırlıydı.

Sıkıntıyla savaşım etmenin tek yolu kalabalığı oluşturan insanları izlemekti. Karnımın acıktığını hissettiğimde karnımı doyurmak için pek fazla seçeneğim olmadığını da görmüş oldum. Damak tadıma uygun olmayan tatlı unlu mamuller yerine, İzmir’deki gevrek ve boyozu düşünmeden edemedim. Alex’in almış olduğu salamlı sandviçi yediğimizde bir anlık kendimize gelmiştik. Sadece yediğim salamın domuz salamı bulunduğunu öğrenmem birazcık olsun midemde negatif tesir yapmış oldu. Lezzet mevzusuna erişince hayatımda yediğim en leziz ürünlerden biriydi.

Sıcağın etkisiyle uyuklamaya başlasam da oturduğum yerin darlığı ve boyumun uzunluğundan özlediğim uykuya kavuşamıyordum. Dayanılmaz yorgunlukla birlikte en sonunda kıvrıla kıvrıla uykuya dalmışım.

3 saati geride bıraktıktan sonrasında Midilli adasının limanına geldik. Bizim genç denizci defteriyle limana doğru koşuşturdu. İnecek ve binecek yolcuların tamamlanmasının peşinden Ege Denizinde Türkiye karasularına teğet geçen ve ters bir yay çizen seyahat bu kez Yunan karasularının egemenliğinde Limni’ye yönelmişti. Yolcu sayısının artmasına paralel olarak oturacak yer azalırken ve uyuklama potansiyeli ve bitkinlik derecesi yüksek olan insan sayısı da artıyordu. Yavaş yavaş gemide yüzeye örtüler, pikeler serilip uyuyan aileler görünüyordu. Saat 23.00 benzer biçimde Limni Adası’na geldiğimizde kalabalık katlanmıştı. Şimal Ege Yunan adalarıyla Selanik içinde tek bağ olan bu vapur belediye otobüsü mantığıyla tüm adaları gezerken yolculukları birer eziyete dönüştürüyordu. Tek karlı çıktığım nokta tekrar bu adaları görme şansımın yakın gelecekte olmayacağıydı. Bu sebepten dolayı görebileceğim her şeyi ne kadar eziyet unsuru taşısa da kendime bir anı olarak not edip sevinmeye çalışıyordum.

Limni Adası’nda tarih bilgilerimi hatırlamaya çalıştıktan sonrasında Alex’le paylaştım. Deniz üstündeki son liman olan Selanik’e 10 saat kalmıştı.

Elimizdeki “Çağıl Turkish” kitabından dil bilgisi alıştırmaları yapmanın bile bu kadar zevkli olabileceği bir ortam daha olamazdı herhalde. Dayanılmaz seyahat için değişik denemelerim olsa da en sonunda kendimi rahatsız koltukta derin bir uykuya bıraktım.

Uykudan uyandığımda Alex’in uyku halinde çekmiş olduğu fotoğraflar ve martı çığlıklarıyla İzmir Limanı’na bu kadar benzeyen Selanik Limanı ile karşılaştım. Saatler 09.10’u gösteriyordu. Yunanistan’daki yeni durağım Thessaloniki (Selanik ) oluyordu.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
cool
Cool
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Viyana Blog - Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!