Yeni politika seti ve riskleri

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yabancı finans kuruluşu raporlarında Türkiye ile ilgili olarak hala faiz artırım senaryolarına yer veriliyor fakat bilhassa geçen hafta gelen bir takım açıklamadan sonrasında artık iyice ikna olmaya başladık ki, ekonomide yeni bir siyaset seti ile karşı karşıyayız ve bu politikanın uygulanması faizlerin düşük tutulmasına bağlı.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati’nin mühim açıklamaları vardı. Bu açıklamalar yeni bir siyaset setinin uygulamaya konulduğu algısını iyice güçlendirdi. Ya da daha doğru bir deyişle durum artık algının ötesine geçti. Ekonomiyi ve ülkeyi yönetenlerden bir süredir gelen açıklamalar fazlaca açıktır. Öteki bir deyişle yüksek kur oynaklığı ve enflasyon sebebiyle ekonomide öngörülebilirlik kaybolmuş olabilir sadece hükümetin hangi iktisat politikasını uygulayacağı mevzusunda bir öngörülebilirliğin oluştuğu söylenebilir. Bu açıklamaların ortaya koyduğu siyaset setini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz fakat bundan sonrasında hem firmalar hem de bireyler olarak hesaplar ve planlar bu siyaset setine gore yapılmalıdır.

Düşük faiz bu yeni siyaset setinin temelinde var. Dolayısıyla Aralık ayında yapılacak bir faiz indirimi kimseyi şaşırtmamalı. Bu politikayı uygulayanların beklentisi son kıymet kayıpları ile rekabetçi hale gelen Türk Lirası’nın katkısıyla cari işlemler dengesinin iyileşeceği ve kurların bu iyileşmenin etkisiyle bir süre sonrasında dengeye geleceğidir. Enflasyonun ise beklenen bu düzelmenin etkisiyle mart ayından sonrasında gerilemeye başlaması öngörülüyor. Ve bu beklentiye gore şu anda negatif olan gerçek faizler de pozitife dönebilecek. Aradaki dönemde ise Merkez Bankası Türk Lirası fonlamanın devam edeceğini ve dolayısıyla sistemin kaynak problemi yaşamayacağı sinyalini değişik şekillerde veriyor.

Model belli olduğuna gore hesaplar ve planlar buna gore yapılmalı. Plan yaparken yanıtlanması ihtiyaç duyulan iki eleştiri sual var. Birinci sual enflasyona ilişkindir. “Acaba bu yeni model enflasyonu orta vadeli hedef olduğu belirtilen yüzde 5’e doğru çeker mi?” Fazlaca zor görünüyor. İkinci sual ise büyümeye dairdir. “Acaba bu model yüzde 5 civarında sürdürülebilir bir gelişme sağlar mı?” Geçmiş deneyimler gösteriyor ki, iktisat yüksek enflasyon ortamında seyrettikçe gelişme inişli çıkışlı olmaya mahküm kalıyor. Kısaca bir yıl yüzde 5 ya da daha yüksek gelişme var ise izleyen yılda ülke düşük bir gelişme performansı gösterebiliyor.

Küresel ekonominin de yüksek enflasyon ve COVID belirsizliği ile karşı karşıya olduğu bir dönemde siyaset setindeki bu değişiklik ciddi riskleri de bünyesinde taşıyor. İçeride halihazırda fazlaca kuvvetli olan enflasyon baskılarına dışarıdan gelecek ithal enflasyon tesirinin de eklenecek olmasının yanı sıra, yeni COVID varyantı sebebiyle ekonomilerin yeniden kapanması halinde ülkeler arasındaki tecim hacimleri de zayıflayacaktır. Bu şekilde bir senaryoda Türkiye dış tecim ve cari dengede hedeflediği iyileşmeye ulaşamadığı sadece TL’yi zayıflatıp ülkeyi düşük kur-yüksek enflasyon sarmalına soktuğu ile kalabilir.

Öteki birçok ülkenin ekonomilerini desteklemek için teşvik ve destek paketlerini devreye soktuğu bir dönemde gelişme ve istihdamı hedefleyen bir siyaset tercihini idrak etmek mümkündür. Sadece dünyanın en yüksek enflasyonuna haiz birkaç ekonomisinden biri olarak böylesi dönemlerde ihtiyacımız olan şey sağlam ve ihtiyatlı bir siyaset çerçevesi ile kaide temelli piyasa ekonomisinden kopmamaktır.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
cool
Cool
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Viyana Blog - Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!