Alsas Loren’de Keşif Zamanı

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Avrupa’yı şekillendiren muharebeye yol açan coğrafyada geçmişin izlerini silmek hemen hemen mümkün olmamış

Birinci Dünya Savaşı’nda 5 kıtayı birbirine düşürmeyi başaran Alsas Loren bölgesi, tarih bilgilerini güncellemek ve yeni bölgeler keşfetmenin tadını çıkartmak için ideal.

Yaz sıcağının kavurucu tesirini yaşadığımız Türkiye’de hepimiz güneye, deniz kıyılarına akın akın giderken bir başka tanıklık için Nancy giriyor rotama. Birinci Dünya Savaşı’nda 5 kıtayı birbirine düşürmeyi başaran Alsas Loren bölgesi, tarih bilgilerini güncellemek ve yeni bölgeler keşfetmenin tadını çıkartmak için ideal.

Nancy-Fransa

İzmir-İstanbul-Paris ekseninde sürdürdüğüm tayyare yolculuğunun sonunda Nancy’de yaşayan dostum Nicolas, Fransız Cumhurbaşkanı ve simge isim Charles De Gaulle’nin adını taşıyan Avrupa’nın en büyük havalimanlarından kabul edilen alanda karşılıyor beni.

Ortalama olarak dört saat sürecek vasıta yolculuğumuzla 360 kilometreyi aşıp Fransa’nın en doğusuna, Almanya ve Lüksemburg ile sınıra yakın olan Nancy’e gidiyoruz.

***

Adı Almanca Nanzig, Lüksemburgca Nanzeg olan Nancy’i Fransızlar “Nansi” olarak söyleniş ediyor. Ülkenin Lorraine (Loren) bölgesinin Meurthe-et-Moselle departmanının yönetim merkezi şehri Nancy üniversiteler kenti olarak tanınıyor.

400 bini aşan toplam nüfusuyla mühim bir birikimi bünyesinde barındıran şehir kültürel dokusuyla bilhassa Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve Almanya’dan gelen yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Oldukça kültürlülük tanımına uyuyor tam anlamıyla.

***

Avrupa’nın en sıkı trafik kurallarının uygulanmış olduğu Fransa’da yollar kent içi, devlet ve otoyol olarak üç değişik kategoride değerlendiriliyor. Türkiye’de duble yol dediğimiz şehirlerarası yollar burada devlet yolu olarak bizdeki otoyol simgeleriyle gösteriliyor. Otoyollar ise bizdekinin tam tersine mavi zeminli tabelalarla ifade ediliyor.

Tüm bunların kafa karışıklığını yaşarken anlamaya çalıştığım trafik işleyişi vatandaşı adeta uzaktan izleyen bir modele haiz. Belirli aralıklarla karayollarına yerleştirilmiş olan radar cihazları devamlı kayıt altına almış olduğu yollarda güvenliğin bekçileri konumunda.

Nancy-Fransa

Kent içinde 50, devlet yollarında 110 ve otoyollarda 130 kilometrelik hız sınırlarının uygulanmış olduğu ülkede neredeyse her kavşak ada biçiminde döner hale çevrilmiş. Hiçbir trafik ışığının konulmadığı bu döner ada kavşaklar belirli bir süre sonrasında sinir bozucu hale geliyor. 110 kilometre hızla ilerlediğimiz yolda birden 50’ye düşen hızla beraber iki ya da üç şeritli yolun karşısına çıkan adaların etrafından dönerek yola devam etmek gerekiyor. Adaya giren araçların geçiş önceliği var.

Ada kavşakların trafik kazalarını önleme ve hızı azaltma noktasında başarıya ulaşmış bulunduğunu anlamış olacaklar ki ülkenin her köşesine bu kavşaklardan yerleştirmiş Fransızlar.

***

Nicolas’ın yorulmasıyla beraber devraldığım otomobilde ciddi uyarılarla karşılaşıyorum. Daha evvelde Türkiye’de ağırladığım Nicolas ülkemizdeki trafik kurallarının işleyişi hakkında data sahibi olduğundan bana her gördüğüm hız tabelasına uygun davranmamı aksi takdirde hız cezalarıyla uğraşmak zorunda olduğumuzu hatırlatıyor sık sık. Korkudan -aslında olması ihtiyaç duyulan bu- tüm hız sınırlarına uygun bir şekilde vasıta kullanarak onca saatin sonunda varıyoruz Nancy’e.

***

Nancy’e  20 dakikalık mesafede bulunan Richardmenil’ de yaşıyor Nicolas. Richardmenil (Şardemenü şeklinde söyleniş ediliyor) Nancy’e bağlı nüfusu ortalama 3 bine ulaşan bir kasaba.

Nancy-Fransa

Yabancı filmlerde gördüğümüz zemininde garajı ve arkasında bahçesi olan dik çatılı ahşap evler iklime uygun olarak sıralanmış. Hemen hemen yaz aylarının sonunda olmamıza karşın buraya yaz pek uğramıyormuş.

Hava 23 derecelerde seyrederken akşam serinliği kesinlikle örtünmeyi gerektiriyor…

Nancy-Fransa

Dinlerine sıkı sıkıya bağlı olan Fransız vatandaşların her pazar ayini için uğramış olduğu kiliseyle başlıyoruz turumuza. İlk gecenin yorgunluğunun arkasından üzerime iliştirdiğim ceketle üşüme hissimi bastırmaya çalışıyorum.

Dört bir yanından kente serinlik katan nehirlerle çevrili Nancy tipik bir Avrupa şehri aslına bakarsak…

Kilisenin bahçesinde mühim dini aktörlerin mezarlarına şu şekilde bir baktıktan sonrasında biniyoruz Dacia’mıza koyuluyoruz yola.

Nehirlerin üstünden geçip neredeyse her kentte aynı isimle bir kilisesi bulunan Notre-Dame de Sion’a gidiyoruz.

Nancy-Fransa

Sion öncesinde devasa saman balyalarının serili olduğu yemyeşil tarlaların üstünde mola veriyoruz. Mükemmel görüntüye ortak olabilmek adına fotoğraf çekiliyoruz saman balyalarıyla…

Nancy-Fransa

Hafifçe nemli yeşil tarlalar dinleniyor yeni ekin sezonuna hazırlanmak adına…

Maurice Barres Anıtı

Sion Tepesi’ne varmadan Fransızlar için mühim bir geçmişe haiz Maurice Barres Anıtı’na uğruyoruz. Meşhur yazar, gazeteci ve siyasetçi Barres adına dikilen anıt bölge insanının uğrak noktası haline gelmiş.

Dik, taş bir minareyi çağrıştıran ve en tepe noktasında minik bir haç barındıran bu anıt mukaddes bir mekan olarak adlandırılıyor. Derhal arkasından gözetlenen ova sebebiyle bulunduğumuz konum Almanya ile Fransa içinde sancılı dönemlerde stratejik bir nokta olması açısından da mühim.

Bununla beraber efsanelere mevzu olan bu tepede ilgi çeken garip bir efsaneleşmiş dilden dile dolaşıyor. Efsaneyi Fransızca olarak her türlü kartpostal ve hediyelik eşyanın üstüne yerleştiren bölge insanı bir tane belgeyi İngilizce yapmayınca lügat yardımıyla bire bir çeviriler üstünden Türkçe tercüme uğraşına girişiyorum…

“Une legende dit qu’un soir, apres avoir prie a Sion, la princesse Marguerite s’aperçut, en revenant au chateau de Vaudemont, qu’elle etait suivie. Au bord de la falaise, elle cria: “Notre Dame de Sion, sauvez-moi” Elle lança son cheval dans le vide et continua sa course.

Son poursuivant voulut en faire autant.

C’est alors que Maria ramassa dans le ciel une poignêe d’êtoiles que la nuit tombante venait d’allumer. Elle les jeta aux yeux du cheval qui tourna bride. N’est-ce pas depuis ce soir-la qu’on les trouve par myriades dans le sol de la colline?”

Fransızca’dan Türkçe’ye çevirene kadar ölüp ölüp dirildiğim efsaneyi anlayınca hakikaten oldukca güzel bir noktada olduğumu farkediyorum.

Bu efsaneye gore Sion’da bir gece yakarış ettikten sonrasında kalesine doğru dönen Prenses Margaret birinin kendini takip ettiğini fark ediyor. Uçurumun kenarına kadar gelen Prenses Notre Dame Sion beni kurtar diyerek bağırıyor. Boşluğa doğru atıyla hareket eden prenses gökten üzerine gelen ışıltılı yıldızları kendisini takip eden kişinin atına doğru atıyor. Yıldızların ışıltısı takipteki kişinin atının görmesini engelliyor ve geriye dönmesi sağlıyor. Prenses atının ayakları üstünde güvenle yere iniyor. Rivayete gore hemen hemen birkaç yıl öncesine kadar atın ayak izleri bölgede rahatça görülebiliyormuş.

Olayın yaşandığı o geceden bugüne o tepedeki toprağın üstünde on binlerce yıldız bulunuyor…

Nancy-Fransa

Nicolas’ın İngilizce olarak anlatmaya çalmış olduğu efsaneleşmiş yıldızları aramaya koyuluyoruz. Bizim benzer biçimde anıtı ziyarete gelen ve yıldız arama çalışmalarına katılan aileleri görünce şaşırıyorum. Azca sonrasında uzun bir uğraşı geride bırakan Nicolas iki üç tane küçük yıldız parçasını tutuşturuyor elime. Hakkaten bu oldukca minik taştan yıldızların oluşumuna dair net bir data olmasa da efsaneyi doğrular özellikte hatıralar olarak çantama giriyorlar…

Fransa’nın neredeyse her bölgesinde olan Notre Dame Sion’a geçiyoruz doğruca.  45 metre yüksekliğindeki çan kulesiyle mimarisinde değişik yüzyıllara dair esintiler taşıyan bazilika çekim merkezi oluşturmuş.

Tam yapım zamanı bilinmeyen bazilika değişik dönemlerde yangın ve depremlerin vurucu tesirini hissetmiş. Son olarak 2003 senesinde çıkan yangınla kullanılamaz hele gelen dini yapı 2007 senesinde restorasyonun arkasından yine ziyarete açılmış.

Kilise çevresinde sıralanmış ofislerde hediyelik eşya ve anı ürünleri satılıyor. Kartpostal koleksiyonuma yeni değerler katarak harekete geçiyoruz bir kez daha…

Günün son gezinsel mekânı olan Luneville Şatosu’na gidiyoruz…

Luneville Şatosu

Nancy-Fransa

Nancy’nin doğu komşusu olan Luneville’e gidiyoruz. İki kentin arasındaki 35 kilometrelik mesafede yemyeşil bir tabiat sizi bekliyor.

Yapımına 1703 senesinde başlanan ve 1720 senesinde tamamlanan Luneville Şatosu kentin en mühim zamanı varlığı. Gene trajik bir yangınla yok olmaktan son anda kurtulan şatoda restorasyon emekleri sürüyor.

Çeşitli dük ve prenslerin yaşamış olduğu şato zamanı süresince belediye hizmetlerinin verildiği, yönetimsel ofislerin bulunmuş olduğu çeşitli işlere ev sahipliği de yapmış.  Son olarak 2003 senesinde meydana gelen toplam 8 değişik yangınla her defasında değişik bir kısmı kullanılamaz hale gelen yapı Fransa’da zamanı varlıkların korunmasına dair tartışmalara mevzu olmuş.

Tartışmaların etkisiyle 2004 senesinde başlamış olan restorasyon emekleri Müdafa Bakanlığı’nın 3 milyon euroluk kaynağıyla harekete geçmiş ve çeşitli fonlardan sağlanan hibelerle halkın da büyük desteğini almış.

Fransız saray konutu olarak inşa edilen şatonun arkasında bulunan Fransız bahçeleri de klasik yapısıyla dinlence ve keyif merkezi haline gelmiş. Temiz hava alıp söyleşi etmek isteyen hepimiz bahçe süresince sıralanmış banklarda süre geçiriyor.

Yoğun koşturmanın içinde ağaç altında dinlenmeye koyulduğumuz saray bahçesinde bir sonraki günün planlarını hayata geçirmeye başlarken Nancy ve çevresinde daha oldukca görülecek yer var fikrinde birleşiyoruz Nicolas’la…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
cool
Cool
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Viyana Blog - Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!