Dünyanın farklı bir noktasında farklı bir deneyim yaşamak için yola koyulurken insan en çok da bir daha asla edinemeyeceği tecrübelerin peşinden gitmenin büyüsüne kapılıyor. Malezya, farklı aurası ile daha ulaşmadan gözümde bir cazibe merkezine dönüşmeyi başarıyor.
Malezya’ya Uçuş:
Bulutların arasından görünen şehir ışıkları ile başlayıp tamamlandı yolculuk. Şehrin üstüne bulutlar mı inmiş, şehir bulutların altında mı kalmış sorusunu sordurttu bana bu uçuş. Denizler mi, karalar mı, ovalar mı, tepeden karıncalar kadar küçük görünen yuvalar mıydı favorilerim? Kurulmuş şehirleri mi daha çok seviyordum, kendiliğinden yapılanmanın karmaşasını mı? Tepelerden nizami görünen biçimlerin içindeki kaosu mu daha çok merak ediyordum, o kaosun tek bakışla nizamileşmesinin unutulabilir oluşunu mu, emin olamıyordum. Kainatın tartışmasız her yerinde bulutlar ve şehirler bulmak mümkünken ve hiçbirini bir diğerine denk bulmak mümkün değilken o hakikatin her bir seyahati biricikleştiriyor olması duygusu ile indim Malezya’ya…
Malezya’da Dikkat Çekenler:
Oldukça büyük, buhur ve malay kokularını sentezlemiş bir havalimanına indim, işlemlerimi tamamlayıp nemin insanı tam manası ile esir aldığı şehir alanına çıkış yaptım. Tavsiye edildiği üzere bir grab uygulaması indirdim, böylesi bir kolaylaştırıcılığı olduğunu tahmin dahi edemezdim. Temiz, serin, bakımlı araçların yanı başınızda olup size servis verdiği bir uygulama grab oralarda. Otelden araç ayarlamayanlar için biçilmiş kaftan. Şehri ve insanını çözümlemek özen istiyor zira zaman zaman çok mütebessim bir sima ile karşılaşmanız da, kimi zaman lokal tavsiyelerini sorduğunuzda “google’a yaz” deyip serin ve didaktik bir muamele ile karşılaşmanız da olası. Misal, bazen sonradan çözülüp övünerek dünyadaki en yüksek ikinci gökdelenin kendi şehirlerinde oluşunu, bağımsızlık tarihi müzesini keyifle anlatan bir şoförün yaklaşımsal değişimi havalimanı otel arası bir yolculukta bile sabah nemi ile akşam yağmuru arasındaki fark kadar net. Sosyolojik incelemeler için keyifli bir bölge. Geniş caddeleri ve tamamı ağaçlar ile kaplı ana yolları ile dingin hissetmeme sebep olan bir şehir karşılamış olsa da beni, mimari açıdan belki de bir stilinin olmayışı zihni bir aidiyetsizlik hissi yarattı ilk bakışta. Belki de aradığım ruhu bulmadım. McDonald’s’ların devasa ikonları ile şehrin ortasına konumlandığı, gökdelenlerin biraz ilerisinde bakır çatılı tek katlı yapıların varlığına ek, hemen biraz ötede renkli apartmanların olduğu, biraz ötelerde rengarenk tapınakların, ardınızı dönünce sömürge yıllarından hatıra İngiliz mimarisi resmi binaların olduğu bir şehir Kuala Lumpur. Bir İstanbulluya yabancı değil belki de bu karmaşa ama içinde yaşarken, normal saydığı şehri gibi hissedemiyor insan izleyici olduğunda.
Malezya’da Restoran Önerisi:
“Teach” öğret telkinli çoraplarımla çıkmıştım yola, illaki öğrenecektim. Downtown’da tavsiye edilen Hint restoranını içime sindiremeyip kapıdan döndüğümde karşı kaldırımda Londra Mayfair’den tanıdık Hint restoranını görünce sevinmiştim ki bayram münasebeti ile kapalı olduğunu anlamam kısa sürdü. Hemen yanı başındaki bir Asya restoranına zihnimdeki tamarind referansı ile girip yediğimde, uçuşta içeriğini kontrol etmeksizin açtığım bir Spielberg filmindeki o söz geldi aklıma: “Her şeyin bir nedeni var…” Bir çocuğun izlediği tek bir sekanstan hayatı ve kendini anlamaya çalışmasının hikayesi olan “The Fableman” adındaki bu film, tevafuklara inanan bendeniz için bu yemek deneyimi ile birleşiyor, öğretimi daha da anlamlı kılıyordu. Muhtemel ki tavsiye edilip kapıdan döndüğüm restoran, seçip gittiğimden çok daha iyiydi ama hayat işte tam da bu tatsız deneyimler ile kendini keşfin bileşkesiydi.
Malezya’da Mekan Önerisi:
Bir delik düşünün, içine girince tavşan oluyorsunuz. Seyahatlerin en sevdiğim kısımlarındandır bazen sokak sokak gezinmek. Rengarenk muralların bölgeye dinamizm kattığı sokakları gezerken karşıma gizli bir tavşan deliği gibi çıkıveren, havuzlu bahçesi ile bir serinlik ve müthiş organik içecekler sunan The Rabbit Hole, Bukit Ceylon bölgesinin en sempatik mekanlarından biriydi. Siz siz olun bölgenin renkli sokaklarını, duvarlarının boyalarını içinize çekip o deliğe giriverin. Biraz soluklanıp tavşan kulaklarınızı mekanda bırakıp sonra yola devam edin.
Malezya’nın Maymunları:
Şehrin geneline ev sahipliği yapan maymunların en çok “Biz buradayız” dedikleri alanlardan biri de, Hindular için bir hac durağı olan, şehrin neredeyse içinde bulunan, etrafı birçok yerel tadı bulabileceğiniz bir açık pazar ile çevrelenmiş Batu Temple Caves. Dünyadaki en büyük Hint tapınaklarından biri sayılan bu mağara içi tapınağın zirvesine ulaşmanın bir bedeli var elbet. Nem ve sıcak demeden, maymun sincap demeden 272 merdiveni tırmanmak… Bedelini ödedim, maymunlarla restleştim ve zirveye tırmandım. İnsanların inandıkları şey uğruna çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden o emeği vermesini izlemek oldukça ilham vericiydi. Sonraki durağım kendi mabedim Masjid Putra idi. Putrajaya suyunun ortasına inşa edilmiş bu orjinal yapı, gördüğüm diğer yarı kubbeli cami mimarisinin de farklı bir versiyonuydu. Bir kompleks olarak inşa edilmiş olan bu mimari altındaki çalışma ve kullanım alanları, üst kısmında ise cami alanı ile şehir için oldukça verimli bir merkezdi. Sanat sanat için mi sanat doymak için mi ve filme geri döndü hikaye… Diyordu ki bir sahnede, “Sanat bizim ilacımız!” Benim için de tam da öyleydi. Yemeği sanata, sanatı deneyime çeviren en iyi restoranlardan biri ile yollarımız kesişti; Nadodi. Rezervasyonumu pembe caminin avlusunda yaptırmış olmaktan mı bilmem, pembe bulutlar üstü bir deneyimdi. Yalnızca 10 course’luk iki menüsü ile servis veren bu yer hem duyusal hem duygusal hem de görsel yanımı doyurdu. Tüm ekipçe yazıp imzaladıkları teşekkür notu -bizde diş kirası onlarda teşekkür- hoş geldiniz, güle güle hediyesi sayılan armağanımı da alıp her hissim ikramlanmış şekilde keyif ile ayrıldım mekandan. Öyle ya “Her şeyin bir sebebi var!” Yolunuz Kuala Lumpur’a düşer ise bu durağı atlamamanızı ısrarla tavsiye ederim. Kuala Lumpur Bird Park, taksicinin ilk tavsiyelerindendi ki hakikaten kuş severler için önemli bir durak. Renkleri, sesleri, nefesleri ile alemlerin habercisi gibi bir sürü cinsi keşfetmek isteyenler google’a girip araştırsınlar. Görsel dünyanız kadar hayal dünyanızı da geliştirecek.
Malezya’da Kilim Geoforest Parkı:
Şehri bırakıp adaya geçiş, yarı doğadan tam doğaya girişin adıydı bu seyahatte. Lankavi’nin Four Seasons Resort’taki en keyifli deneyimlerinden biri yılanları, kartalları, yürüyen balıkları, yengeçleri, marshmallow’larımızı kaptırdığımız yiyecek hırsızı maymunları ile Kilim Geoforest Park’tı. Gözlerimi kapatıp o anlara geri döndüğümde, bazen doğayı bir hayal gücü çıktısı versiyonu ile hissettiğimde kalp tutulması yaşıyorum. Böylesi bir çeşitliliğin içinde yaşıyor olmak ve onları keşfetmek ayrıcalığına sahip olmak içimde heyecandan daha öte bir duyguyu büyütüyor. Biçimlere, renklere, seslere tam manası ile nutkum tutuluyor ve bu hayal gücüne her defasında bir kez daha hayran oluyorum. Yavrularını göğüslerinde taşıyan kah yabani vizon, kah insani siyah maymunların, sincapların cirit attığı doğa içine yerleşmiş evlerin olduğu resortta kendimi doğanın hakimi gibi değil doğanın küçücük ama kocaman, kocaman ama küçücük bir parçası gibi hissediyorum. Onlar evlerin önüne gelmiyor, biz onların habitatlarının üzerine kurulmuş evlerde konaklıyoruz ve ben bunu, bu ortamda çok daha net idrak ediyorum.
Malezya’dan Dönüş:
Çokça din, bolca dil, tonlarca nem, onlarca dalga, binlerce damla… Yağmurlar, kumlar, kuşlar, uzun uzun uçuşlar, renkler, hayvanlararası cenkler, tanıdık tanımadık sesler… Öğrenmeler, dinlenmeler, hepsi bitti havalimanına döndüm. Selamat jalan uğurlaması ile Malezya ben sana geldim ve sonra kendi yurduma döndüm…
Singapur Seyahat Rehberi
2023 Yılı Seyahat Rotaları
Prens William ve Kate Middleton’ın Favori Seyahat Destinasyonları
