Atatürk’ün evine giderken

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Selanik’te sıcak bir ağustos günü; gölgede ısı 40 dereceyi buluyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün evine gitmek için yola çıkıyoruz. Heyecanlıyım. Yunan dostum Alexander daha evvelde görmüş Ata’mızın evini. Heyecanımı anlamlandırmaya çalışıyor. Acayip bir duygu var içimde kelimelerle anlatılamayacak şeyler vardır ya aynı onlardan.

Thermaikos denilen yerde konaklıyordum arkadaşımla birlikte. Evden dışarı çıktık; aktarmalı ulaşımla Mustafa Kemal Atatürk’ün evine ulaşmaya çalışacağız. Selanik’te ulaşım oldukça koordine ve ucuz. Talebe olarak alacağınız 25 sentlik bir biletle 1 saat içinde en fazla 4 değişik ulaşım aracını kullanabiliyorsunuz. Bizde ki karşılığı 40 YKr benzer biçimde bir şey. Türkiye’deki ulaşım çilesi ve fiyatlarıyla karşılaştırma yapılamaz bile. Bununla birlikte 1 Avro’ ya alacağınız 24 saatlik biletlerle sınırsız olarak ulaşımı kullanmanız da mümkün. Selanik Tren İstasyonu’na geldik. Burası bir aktarma noktası. Selanik Tren İstasyonu Balkanlar’ın en mühim istasyonlarından birisi. Avrupa’yı Anadolu’ya bağlarken, doğu Avrupa uluslarının geçiş noktalarından biri olmuş. İstasyonun önü oldukça kalabalık ellerinde bavul ve çantalarıyla dolaşan ve yer arayan o denli oldukça insan var ki. Giriş kapılarının her iki yanında Türkiye ile eşdeğer gezici satıcılarla karşılaşmak mümkün. Bizde ki gevreğe benzer susamlı fakat tadı oldukça değişik olan ürünler pek de sıhhatli olmayan koşullarda satılıyor.

İstasyonun önünde sıralanmış belediye otobüslerinden hangisine bineceğimize karar veremedik. Alexander’da Mustafa Kemal Atatürk’ün evine uzun seneler ilkin gitmiş, yerini hatırlayamadı. Tahminlerimiz üstüne bir otobüse bindik ve otobüste oturan bir hanıma gideceğimiz yeri söyledik. Alexander ve hanım Yunanca bir şeyler konuşarak bana baktılar. Hanım Türk olup olmadığımı sormuş. Yunanlılar Mustafa Kemal Atatürk’e hiçbir süre “Mustafa Kemal Atatürk” demiyorlar. Bir tek ve yalnız “Mustafa Kemal” diyorlar. Kimi zaman de sonuna “Paşa” ekliyorlar. Güler yüzlü hanım ineceğimiz durakta bizimle indi bizlere yolu tanım ettikten sonrasında bir başka otobüse binerek gideceği yere doğru yol aldı. Kadının yapmış olduğu yardımseverlik hoşuma gitti. Otobüsten inerek destek olmaya emek vermesi hakikaten güzel bir davranıştı.

Yürümeye koyulduk tekrardan. Ilkin güzel bir kilise çıktı karşımıza. İçine girip ziyaretçi defterine bir şeyler iliştirdim. Defteri karıştırdığımda benden ilkin de fazlaca Türk’ün gelip burayı ziyaret ettiğini öğrenmiş bulundum. Kilisenin içinde birkaç fotoğraf çektikten sonrasında yolumuza devam ettik. Uzun ve geniş bir caddede yürümeye koyulduk.

Yüksek ve çağıl apartmanların olduğu bu cadde de bir an Alexander durdu. Ne oluyor gibisinden suratına baktım. Sola baksana dedi. Soluma döndüm. Kısa süreli şokun peşinden; etrafı yüksek duvarlarla ve tel örgülerle çevrili “Türkiye Cumhuriyeti Selanik Başkonsolosluğu” yazısıyla karşılaştım.

Mustafa Kemal Atatürk’ün evine gelmiştik. Hala şoku üzerimden atlatmaya çalışırken evin sağına soluna bakmaya çalışıyordum. Ev büyük bir bahçe içinde büyük apartmanların gölgesi altında kalmış. Aynı avluda bir başka bina mevcut. Bu binada konsolosluk olarak etkinlik gösteriyor. İçeri derhal girip girmeyeceğimizi soran Alexander’a ilk olarak binanın çevresini görmek istediğimi söyledim. Karşımıza çıkan ilk sokaktan sola dönerek Mustafa Kemal Atatürk Evi’nin geçmişte aslolan giriş kapısı olarak kullanılan kısmının önüne geldik. Çevrede otomobiller park etmiş kahvehanelerde yaşlılar bir şeyler içiyorlardı. Elimdeki fotoğraf makinesi ile evin her yanını ölümsüzleştirirken, kahvehanede oturan insanoğlu bana bakıyorlardı. İlkokul kitaplarında gördüğüm pembe ev karşımda duruyordu. Oldukça de bakımlıydı. Evin etrafını tavaf ettikten sonrasında, Konsolosluğun giriş kapısındaki zile bastık. Megafondan biri seslendi.

“Kim o?”

“Merhaba ben Türkiye’den geliyorum, evi dolaşmak isterim.”

“Tamam, birazcık beklemenizi rica edeceğim derhal geliyorum.”

Megafondaki bu kibar sesin sahibi azca sonrasında güvenlik kordonuyla kuşatım altına alınmış demir kapıyı açtı. Merhaba diyerek uzun süredir bulunduğum Yunanistan’da Türkçe konuşmanın tadını çıkarıyordum. Yurtdışında kendi dilinden birileriyle konuşmanın tadı hakikaten oldukça değişik. Konsolosluk görevlisi kimliklerimizi istedi ve ondan sonrasında x-ray aletinden bizi geçirerek avluya aldı. Kısa bir konuşmayla nereden geldiğimizi, Türkiye’ye dair bir şeyler anlatmamı isteyerek içindeki Türkiye sevgisini hissettirdi. Sonrasında konsolosluk görevlilerinden birini bizlere yollayarak görevli eşliğinde evi dolaşabileceğimizi söyleyerek yanımızdan ayrıldı.

Öteki görevli yanımıza gelmiş olarak bizlere evin kısa bir tarihini özetleyen “Mustafa Kemal Atatürk Evi” kitapçığını verdi. Peşinden evin geçmişte kiler olarak kullanılan kısmından içeri girdik. İçimdeki coşku kat sayısı artmaya devam ediyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyaya geldiği evin içindeydim artık. Merdivenlerden yukarıya çıkarak evin bölümlerini görmeye koyulduk. Görevli kısa bir sohbetin peşinden anlatmaya başladı:

“Mustafa Kemal Atatürk doğumundan yedi yaşına kadar bu evde yaşamıştır. Babasının ölümünün peşinden anası ile dayısının çiftliğine gittiğinden dolayı bu evden ayrılmışlardır. Ev Mustafa Kemal ve ailesinin evden ayrılmasının peşinden bir Yunan aile tarafınca kullanılmış, büyük seviyede tahrip edilerek iç düzeni değiştirilmiştir. Cumhuriyet kurulduktan sonrasında evinin durumu aklına gelen Mustafa Kemal Atatürk buna fazlasıyla üzülmüş, bir halde evinin eski günlerde olduğu benzer biçimde olmasını istemiş. Yunanistan Hükümeti Türkiye cumhuriyeti’nin 10.yılına hususi olarak Mustafa Kemal Atatürk’e bir jest olarak evi armağan etmiş. Mustafa Kemal Atatürk Türk Yunan dostluğuna katkısı olan bu davranışa teşekkür etmiştir. Evin Türkiye tarafına armağan edilmesinin peşinden Ankara Üniversitesi ve çeşitli müzelerden uzmanlar tarafınca aslına sadık kalınarak hazırlanan ve toplanan ev eşyaları Selanik’e götürülerek eve yerleştirilmiştir. O günden bu yana ev Mustafa Kemal Atatürk Evi Müzesi olarak ziyaretçilerine açıktır.”

Bu anlatılanların ışığında Zübeyde Hanım’ın odasını, Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyaya geldiği odayı, mutfağı, konuk odasını, banyoyu gördükten sonrasında o esrarengiz evde birkaç fotoğraf çekilip dışarı çıktık. Tesiri üzerimden uzun süre geçmeyecek bir ziyaret yapmıştım. Görevlilere teşekkür ederek ayrıldığımız evden değişik duygu ve anılarla ayrılmıştık. Her insanın bu güzel evi ziyaret etmesini tavsiye ediyorum.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
cool
Cool
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Viyana Blog - Güncel Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!